Hacı Şakir KADIOĞLU 1904 yılında Köseli de doğdu. Of müftü ve kadısı olan Mehmet Efendinin oğlu olan yine Of Müftüsü Salih Efendinin en küçük oğludur. Kendileri henüz 14 yaşında iken babasını kaybetti. Fıkıh ilminde derin bir bilgiye sahip olan ağabeyi Hamit efendinin yanında himaye ve terbiyesinde yetişti. Feraiz ilmini de kendilerinden aldı. Sarf, usul-i hadis, usul-i fıkıh, nahiv, kelam, mantık, meani, beyan derslerini de amca zadesi olan Ali rıza Efendiden okudu ve icazet aldı.
Cumhuriyet döneminde Latin harflerine geçilince Latin harflerini de
öğrenip önce okuryazar daha sonra ilkokul diploması aldı. İlk görev yeri
Çaykara Demirli Köyüdür.1939–1948 yılları arasında Bayburt ilinin
Aydıntepe ilçesinde,1950,1951 yılları arasında Trabzon un Hos köyünde
görev yaptıktan sonra, 1951–1970 arası Trabzon ili Yomra ilçesi Şana
mevkii, 1970–1982 yılları arası, kendi köyü olan Köseli de imam ve
hatiplik yapıp aynı yıl emekliye ayrıldı. Kendisine Ardeşen Müftülüğü
görevi verildiği halde kabul etmemiştir.
Dört kez evlenip üç hanımından altı erkek ve beş kız çocuk sahibi olan Hacı Şakir KADIOĞLU 2006 yılının Ekiminde ramazan ayında Hakk’ın rahmetine kavuştu. Yine hoca efendi olan büyük oğlu merhum Ahmet Hulusi’nin kabri yanında metfundur
Kaynak: Seyfullah Kadıoğlu/OğluGAGOŞİMZADE MEHMET EFENDİ
Kakoşimzade (veya Gagoşimzade) Hacı Muhammed Efendi olarak ta yöre ile ilgili birçok kaynakta büyük âlim olarak geçerse de hakkında biyografik bilgiler yoktur. Sadece bir kaynakta dip not olarak eski 1881 tarihli salnameye göre Of müftülerinden Mahmut Zühtü Efendi ile ilgili biyografik bilgiler verilirken onun babası yada amcasının Çaykara Şur (Şahinkaya) dan Koskoroğullarından meşhur alim Hacı Osman Efendi’nin, Gagoşimzade Mehmet Efendi’nin hocası Sürmeneli Hacı Hasan Efendi’nin hocası olduğu şeklinde bir ifade vardır.
Buradaki bilgiye göre Mehmet Efendi Çaykara Şerah (Uzungöl) köyünden olup devrin büyük âlimlerindendir[1]. Yine aynı kaynakta (s.457 de) eski Of müftülerinde Kadızade Hacı Salih Efendi’ye icazet verdiği yazılıdır. Bu büyük âlimin aktif görevde olduğu tahmini tarih 19. yüzyılın son zamanları olduğudur. Ancak yapılan araştırmalarda adı geçen âlimin Anaso’lu olduğu hakkında bilgilerde vardır. Öğrencileri arasında Gorgoraslı Zilik Hacı Numan Efendi ve Şurlu Mahnida Müslim Efendi gibi önemli âlimler de bulunmaktadır.
[1]Nasrullah Hacımüftüoğlu, Of-Çaykara Müftüleri, “Trabzon ve Çevresi Uluslar arası Tarih- Dil- Edebiyat Sempozyumu” 3-5 Mayıs 2001, C.1, s.465
Doğum Yeri ve Tarihi : Köseli 1283/1868
Baba Adı : Mahmut Efendi
Ana Adı : Ayşe Hanım
Vefat Tarihi : 10 Mayıs 1964
Zilik H.Mehmet efendiden okudu Köseli ve Şerah’ın mahallesi Malbet’te (Uzungöl-Çamlık)Müderrislik yaptı medreseler kapandıktan sonra kendi evinde 1961 yılına kadar talebe okutmaya devam etti 10 Mayıs 1964 de vefat etti
Köseli’de medfundur. Rahmetullahi aleyh
Çocukları:
1-Mustafa Efendi (Sarıkamış’ta şehit)
2-Hamide hanım
3-Emine Hanım
4-Hafe Hanım
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Doğum Yeri ve Tarihi : Şerah-Köseli 1196/1781
Baba Adı : Abdullah Efendi(holaysadan gelme)
Anne Adı : Miyase hanım
Tahsilini Erzincan’lı Hacı Abdurrahman efendiden tamamladı.Köseli’de ilim hayatı Hacı Mehmet efendiyle başlar,ilk medrese onun zamanında kurulmuştur.
Köseli’de müderrislik yaparken başlayan 1244/1828 Osmanlı Rus savaşına tüm talebeleriyle katılmış ve gösterdiği başarıdan dolayı kendisine “paşalık”rütbesi verilmiştir.Daha sonra Of’ta müftü ve kadılık yaptı
Şerahlı büyük alim Muzellef efendinin dünyasına mazhar olmuştur.
Hikaye Şöyle: H.Mehmet efendi okumaya karar verip yola çıktığında Muzellef efendiyle “Eski obalar “mevkiinde karşılaşır ve aralarında şu konuşma geçer ;
-Oğlum nereye gidiyorsun?
-Erzincan’a okumay
-Abdestin varmı?
-Var
-Olsun gel şurada tekrar abdest al
H.Mehmet efendi tekrar abdest alır ve Muzellef efendinin yanına gider.Muzellef efendi dua yapar ;Allah bu ilmi soyundan eksik etmesin der.
H.Mehmet efendi 1281/1864 de 85 yaşında Köseli-Kastel mahallesinde vefat etti.Orada metfundur.(R.A)
H.Mehmet efendinin 7 Erkek 2 kız çocuğu dünyaya gelmiştir.isimleri şöyle;
1-Mustafa efendi Ayşe’den
2-Ali efendi Ayşe’den
3-Arif efendi Ayşe’den
4-Ahmet efendi Ayşe’den
5-Mahmut efendi Ayşe’den
6-Tahir efendi Beşire’den
7-Salih efendi Beşire’den
8-Havva hanım Beşire’den
9-Fatma hanım Ayşe’den
Oğullarının hepsi okuyup icazet almış büyük alimlerdir.
Rahmetullahı aleyh
Not: H.Mehmet efendinin”Of”kadısı olarak mahkeme ilanları vardır.Ancak bunlar hala bulunamadı.
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Doğum Yeri ve Tarihi : Köseli 11275/1860
Baba Adı :Mustafa efendi
Ana adı :Emine
Vefat Tarihi : 16.01.1964
H.Salih efendi,amcası H.Salih efendiden tahsiline başladı,daha sonra Çoroş’lu (Taşkiran) Zilik Hacı Mehmet efendiden icazet aldı.Şera’hta(Uzungöl) ve mahallesi Malbet’te (Çamlık) müderrislik yaptı
Son yıllarında kendi evinde ders okuttu.tefsir ilminde çok ileri olduğu söylenir,çok sabırlı ve metanet sahibi olduğu bütün tanıyanlar tarafından söylenir.
Kabri Köseli Derelik mahallesindedir.Rahmetullahi aleyh
Çocukları:
1-Mehmet efendi
2-Muhammet Mustafa efendi
3-Hamit efendi
4-Fatma hanım
5-Emine hanım
6-Ahmet efendi
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Doğum Tarihi : 1255/1840 Rumi-Miladi
Baba Adı : H.Mehmet Efendi
Anne Adı : Beşire Hanım
Doğum Yeri : Çaykara-Köseli Köyü
Göreve Başlama Tarihi : 1296/1882 (Rumi-Miladi)
İstifa Tarihi : 1327/1911
Vefat Tarihi : 1337/1921(27 Haziran)
İlk hocası babası H.Mehmet Efendidir.Daha sonra ağabeyi Hacı Tahir efendidir.H.Tahir efendinin hacca gitmesinden sonra Anoso (Çambaşı) köyünden Ğanca H.Ali efendiden tahsiline devam etti son olarak Şerah’lı Gogoşim H.Muhammet efendiden icazet aldı.İlk görevi Of Müftülüğüdür kendisini üç kez davet etmişler fakat görevi kabul etmemiştir sonunda Jandarma yoluyla göreve başlatılmıştır.Bu görevi 31 yıl ifa ettikten sonra özellikle Sultan Abdulhamid’in tahttan indirilmesiyle başlayan dine karşı saygısız hareketlere dayanamayıp istifa etmiştir(1327/1911
3 Yıl Şerah’ta (Uzungöl) talebe okuttu birinci dünya savaşında yüzlerle ifade olunan talebelerinin tümü askere alındı ve talebesiz kaldı.Son yıllarını Rus işgali,oğulları ve torunlarının Askere alınıp geri dönmemeleri.Büyük oğulları Mehmet efendi ve Arif efendilerin peş peşe vefatları kendisini yıkmıştır. 82 yaşında Köseli Kastel mahallesinde vefat etmiştir Rahmetullahi aleyh
Çocukları;
1-Mehmet efendi Ayşe hanımdan
2-Havva hanım Ayşe hanımdan
3-Funda hanım Ayşe hanımdan
4-Arif efendi Ayşe hanımdan
5-Mustafa efendi Fatma (Adike)hanımdan
6-Ahmet efendi Fatma (Adike)hanımdan
7-Hamit efendi Fatma (Adike)hanımdan (ikiz)
8-Ayşe hanım Fatma (Adike)hanımdan (ikiz)
9-İsmail efendi Fatma (Adike)hanımdan
10-Şaban efendi Fatma (Adike)hanımdan
11-Muhammet Efendi Fatma (Adike)hanımdan
12- Şakir efendi Fatma (Adike)hanımdan
H.Salih efendinin hastalık günlerinde söylediği beyt :
Yarabbi bu Halim sana malum mi değil.
Ya hazretin o vergiye kadirmi değil.
Mani-mi var ihsanına: tehire sebep ne?
Yoksa bu dilim o vergiye kadirmi değil?
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Doğum Tarihi : ?
Doğum Yer : Köseli Köyü
Baba Adı : H.Mehmet Efendi
Anne Adı :Beşire Hanım
Vefat Tarihi : 1280/186
Tahsiline Hacı Mehmet Efendiden başladı. Köselide müderrislik yaptı.Küçük kardeşi Hacı Salih Efendiyi kendisi okuttu.Daha sonra hacca gitti hac dönüşü Mısırda kaldı ve yedi(7) yıl orada kalıp tahsil yaptı ,İstanbul’a döndü Trabzon Müftülüğüne tayin oldu ve göreve başlamadan vefat etti.Rivayete göre rakibi tarafından kahvesine zehir konularak öldürülmüştür.Zehirlendiğini anlayan Hacı Tahir efendi Of’a götürülmesini ister motorla oraya getirilir sahilde vefat eder.Vasiyeti üzere mezar yeri belli değildir,Of’un üstündeki kabristanda metfundur.Bir kızı ve bir oğlu vardır.Oğlu Arif küçük yaşta vefat etti.Rahmetullahi aleyh
Çocukları :
1-Fatma (Havva)
2-Arif (Mustafa)
Not: 1282/1866 tarihli vasi ilanı mevcuttur;Buna göre H.Tahir efendi 1866 yılından önce vefat ettiği anlaşılmaktadır
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Doğum Yeri ve Yılı : Köseli 1308/1892
Baba Adı : H.Salih Efendi
Ana Adı : Fatma-Adike Hanım
Vefat Tarihi : 20 Mayıs 1946
Kadızade Ali Efendiden okumaya başladı.Babası H.Salih efendiden devam etti.Köseli’de ders okuttu,1930 yılında Samsun ilinin “Çarşamba” ilçesinde vefatına kadar imamlık yaptı.Defalarca Of Müftülüğü kendisine teklif edildiği halde kabul etmedi 54 yaşında vefat etti kabri Çarşamba’dadır.
Rahmetullahi aleyh
Çocukları:
1-Mehmet Efendi
2-Celal Efendi
3-Şakir Efendi
4-Ayşe Hanım
5-Emine Hanım
6-Fatma Hanım
Not:Mezar taşındaki kitabe:
Bütün alem ve ekdari geçirdim fani dünyada
Rızanı isterim lütfen;Bekada dari ukbada(20.05.1976)
Kaynaklar: Of salnamesi, Caykara gazetesi.
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Aslında O, yöremizin pek çok benzer hikâyelerinden birisidir. Onun hayatının da bu gün hayırla ve rahmetle yâd edilen birçok yöre büyüklerimizden farkı yoktur. Osmanlı devletinin son zamanlarında, büyük buhranların yaşadığı 1900lü yıllarda (maalesef gerçek doğum tarihi bilinmemektedir) Taşkıran köyünün Kurşumlar mahallesinde dünyaya geldi. Büyük dedeleri, Kurşum, Mikdat, Salih ve İsmail’dir. Babası Kayseri’de uzun zaman kalarak medrese eğitimi alan İsmail Efendi’nin oğlu Ahmet’tir. Annesi Emine hanımdır ve O, henüz iki yaşında iken ölmüştür.
Bütün aile büyüklerini çocuk iken kaybeden Hacı Nazım, -çok sevdiği ve hatırasını daima yaşatıp, onun akrabalarına da son nefesine kadar saygı duyduğu- babaannesi Fatma (Mutika ninesi) hanım tarafından büyütüldü. Babası Ahmet, muhtemelen Balkan Savaşları yıllarında muvazzaf askerdir, o yüzden çocukları ile ilgilenememiştir. Birinci Dünya savaşı çıkınca seferberlik ilan edilir. Taşkıran ve yöresindeki ihtiyat askerileri (redifler) askere çağrılırlar. Ahmet 1914 sonbaharında tekrar askere alınır. O ve arkadaşlarının hemen tamamı Sarıkamış harekâtına katılmak üzere, Erzurum’a ve oradan da Kars’a sevk edilirler.
Sarıkamış harekâtı için yöremizden sevk edilen birçok asker geri döner ama Ahmet Efendi‘ye şehitlik nasip olur. Annesiz, babasız üç çocuk (ikisi kız) babaanne Fatma Hanımın elinde kalır. O da çok dirayetli, tahammül ve tevekkül sahibi bir kadındır. Torunlarına sımsıkı sarılır ve onları her türlü tehdit ve tehlikeden korur. Fatma Hanım, yıllarca eşi İsmail efendinin okuduğu kitapları ve bir kaç talebesi ile yaptığı dersleri dinler. Diğer torunu rahmetli Balkız (Ağırman’ın) Fatma Hanımın (babaannesi) “İsagoji” den bahsettiğini hep söylerdi. İsagoji ise ünlü filozof Aristo’nun bir kitabı idi ve ancak Osmanlı medreselerinde ileri düzeyde okutulan bir dersti. O yörede belki de onun gibi sadece birkaç kadın tarafından duyulmuştu.
Fedakar bir Şehit Annesi Babaanne
Şehit oğlunun torunlarına ve özellikle Nazım’a çok düşkündür babaanne. Savaş bütün hızıyla devam etmektedir. Kıtlık ve yokluk hâkimdir her yerde. Ama O, tıpkı bir erkek gibi mücadele verir ve üç torununu büyütmeye çalışır. Üstelik 1916 da bir de Rus istilası başlamıştır. Şartlar daha da ağırlaşır. Kolay değildir iki yetişkin kız çocuğu ve 10-12 yaşlarında bir erkek çocukla uğraşmak. Ama Fatma Hanım kararlıdır onları her türlü tehlikeden uzak tutmaya. Nazım’a kocasından duyduğu her şeyi öğretir. Hatta bütün huylarını kazandırmayı da başarır. Kuranı ve (Eski Türkçe) okuma yazmayı öğretir. Bu arada Kuruş Hoca’ya gönderir torununu ve ondan da dersler aldırır. Aralıklar ile olsa da bu eğitim süreci devam eder. Ancak hayat şartları onun düzenli bir eğim almasına imkân tanımaz. Bu yüzden eğitime ve öğretime çok meraklıdır. Hayatı boyunca kim olursa olsun ilim sahibi insanlara saygı gösterir ve öğrenmeyi teşvik eder. Bundan sonraki hayatında hep ilim meclislerini takip eder ve kendi birikimini bu meclislerde kazanır. Onun ilme merakı ve aşkı o kadar büyüktür ki; altmışlı yaşlarında tekrar bir medrese talebesi gibi, kendisinin görev yaptığı çevredeki bir âlimden yeniden eski usul dersler almaya başlar.
Hayat Mücadelesi
Artık Nazım da, akranları arasında kabul gören yetişkin bir delikanlıdır. Hatta biraz haşin bir delikanlıdır. Zaman zaman şefkatli babaannesini bile endişelendirir. Ama o da evin geçimine katkı sağlamak için çalışır ve didinir. Savaş, hatta Milli Mücadele yılları bitmiş, Türkiye Cumhuriyeti kuruluş aşamasına gelmiştir. Bu geçiş dönemini de bütünüyle yaşar. Akranları askere çağrılır. O ise çağrılmaz. İlk anda bu durum dikkatini çekmese de sonradan bundan rahatsız olur. Durumu araştırınca kendisi ve iki kardeşinin nüfusta kayıtlarının olmadığı ortaya çıkar. Babasız kaldıklarında babaanneleri torunları için her şeyi yaparken, kayıtlarını yaptırtmayı unutmuştur.
Henüz soyadı kanunu çıkmamıştır. Ahmed oğlu Nazım Of’a gider önce nüfus idaresine kaydını yaptırır ardından askerlik şubesine uğrayarak askere gitmek istediğini söyler. Bu arada başka bir karışıklık yaşanır. Nüfus idaresinin kayıtları da bir birine karışmıştır. Babası şehit olduktan sonra nüfus kaydı düşmüştür. Eğer onu Ahmet’in oğlu olarak kaydederlerse, askerlik yaşı geçmiş olacak ve firari muamelesi yapılacaktır. Hâlbuki kendisi askere gitmek için müracaat etmiştir. Muhtemelen bir çözüm olarak amcası Esat’ın oğlu olarak kaydedilir. Böylece o da kendinden küçük yaştaki devreleri ile askere gider.
Asker dönüşü hayata tutunmaya çalışan Nazım, yöremizin temiz bir aile kızıyla evlenir. Ondan bir kız çocuğu olur, ama evlilik sürmez. Anlaşarak ayrılırlar. Eski eşinden ayrılmasına rağmen, gerek onun ailesi ve gerekse kendisi daima birbirlerini hayırla yâd etmekten geri kalmazlar. Aralarında hiçbir zaman husumet olmadığı gibi, eski eşinin akrabaları ve hatta çocuklarına büyük ilgi gösterir, onları kendi ailesinden ayrı tutmaz. Ardından, -kendisinden sekiz ay önce vefat etmiş olan- dayısının kızı Gülsum ile evlenir ve ondan da babasının ve büyük dedesinin ismini verdiği Ahmet Mikdat adında bir oğlu olur.
İkinci dünya savaşının bütün etkilerini yaşamıştır Taşkıran halkı. İşsizlik ve açlık hâkimdir her tarafta. Köydeki üretim yetmemektedir. Tek çare gurbettir. Ancak, pek çok insan gurbet için nereye gideceğini bile bilmemektedir. Nazım lider ruhludur. Arkadaşlarını toplar ve gurbete çıkarlar. Devir Menderes devridir. Türkiye’nin birçok yerinde de imar faaliyeti başlamıştır. Onlarda bundan istifade ile Zonguldak yöresinde yol yapımı işleri üstlenirler. O artık küçük çapta bir yol müteahhididir. Ancak meşhur ihtilal gerçekleşir, her şey birbirine karışır. İşler durmuştur. Beraberinde gurbete götürdüğü arkadaşlarının sorumluluğunu taşımak adeta imkânsız hale gelmiştir. Herkes ile konuşur ve helalleşir. Herkes bir tarafa gider, ama bütün arkadaşları hayatları boyunca hep o günleri anarlar.
Din Görevlisi Olarak Hacı Nazım
Nazım Trabzon’a dönmüştür. Hayat da normale dönmek üzeredir. Onun ise kullanabileceği tek mahareti çocukluğunda babaannesi sayesinde kazandığı ve daha sonra geliştirdiği dini bilgileridir. Memleketin de buna şiddetle ihtiyacı vardır. Zira nerde ise bir süre dini bilgiler ve Kuran öğretimi toplum hayatından çıkarılmıştı. İmamlık yapmaya karar verir. Ama Osmanlıdan Cumhuriyete intikal etmiş olan geçerli bir diplomasi yoktur. Ama bu engel değildir. Çeşitli yörelerde fahri imamlık yapar. Şöhreti artar, tanınan bir din adamı olur. Bu arada dışarıdan ilkokulu bitirir. Diyanetin öngördüğü İmam-Hatiplik sınavlarını geçer ve resmen göreve atanır. Görev yaptığı çevrelerdeki cemaati tarafından çok sevilir, o da onlara bildiklerini tekrarlamaktan hiç yorulmazdı. İyi bir hatip idi ve sürekli çevresindekileri, irşad etmekten geri durmazdı. Ama O’nun en büyük merakı, çocuklara dini bilgilerin verilmesi, onlara Kuran’ın öğretilmesidir. O yüzden yaz aylarını iple çeker ve aştığı yaz kurslarında -Trabzon’nun Gülbahar Hatun camii de olmak üzere muhtelif yerlerde (Merkez köyleri, Akçabat, Ayvasil vs.)- yüzlerce öğrenciye Kur’an ve temel ilmihal bilgileri verirdi.(Yetiştirdiği öğrenciler ta son nefesine kadar, yurt içinden ve yurtdışından her fırsatta onu ziyaret eder,arar hatırını yoklarlardı.Oda onlara hayır dualarda bulunurdu) Otuzbeş yıllık imamet görevinden sonra emekli oldu ve adeta inzivaya çekildi.
Şahsiyeti
Günlük hayatında boş hiç bir şeye, hele dedikodu ve onun ifadesi ile “ma-la yani”ye hiç yer yoktu. “Ya hayır söyle ya da sus” prensibine sıkı sıkıya bağlıydı. O ya ibadet eder veya ibadet saydığı çalışmasını yapardı. Çevresindekilerden de hep bunu beklerdi. İş yapanları dikkatle takip eder, gereğini hakkıyla yapmayanları uyarırdı. Zira ona göre, iş de bir “ibadet” idi ve mutlaka erkânına uygun yapılmalıydı. Doğduğu ve yaşadığı şartların tesiri ile oldukça sert mizaçlı idi. Ama bu mizacının arkasında daima bir şefkat ve merhamet saklı idi. Akrabalarına, köylüsüne düşkün, Aile bağlarının önemini çevresindekilere hatırlatır ve mutlaka o da akrabalarını araştırırdı. Kendisinden küçük bile olsa, anne ve babasının, babaannesinin ve diğerlerin soyundan gelenlere büyük bir hürmet beslerdi. Daima kendisinden önce başkalarını düşünürdü. Çeşitli sebeplerden dolayı problem yaşadığı insanlara bile asla husumet beslemezdi ve bunun “şeytani bir sıfat” olduğunu söylerdi. Hayatında husumet yoktu. Kendisine yapılan kötülükleri unuttuğu gibi başkalarına yaptığı iyilikleri de asla söylemez ve dillendirilmesini de istemezdi.
Büyük-küçük ayırımına özen gösterir, insanlara saygının da bir ibadet olduğunu söylerdi. Alimlere son derece saygılı olduğu gibi, ilimle uğraşan herkese büyük bir alaka gösterirdi. Okumayı hayatın bir parçası, Allaha bağlanmanın bir yolu olarak görmekteydi. Bu yüzden okuyan birinin, -gazete bile okusa- asla rahatsız edilmemesini isterdi. Ezber bildiği şeyleri bile kitaptan takip etmeyi severdi. Bunu Ahmed b. Hanbel’in geleneği olarak anlatırdı.
Tasavvufa meraklı idi. Muhtemelen farklı kollardan da dersler almıştı ama bunu hiçbir zaman kimseye izhar etmezdi. Farz ibadetlerde taviz verenlere tahammül edemez ama tasavvuf ve tarikat yolunun ilave bir yol olduğu bilinci ile başkalarından bunu asla beklemezdi. Kuran okumayı ve Nakşi virdini hiç terk etmezdi. Delail-i Hayrat ezberinde idi. Günün belirli saatlerinde belirlenmiş dualarını ve zikirlerini yapardı. Bunun için hiçbir engel veya bahane bulunmazdı. Çevresindekiler de bunu bilir ona göre hareket ederlerdi. Bazı duaları çevresindekilerin duyması için sesli yapardı. En çok “Allahumme ecirna ninennar ve edhilna el cennete meal ebrar ve nusûki be mehyaye ve memati lillahi Rabbilalemin” yani “Allahım bizi ateşinden koru, iyilerle birlikte cennete koy; bütün ibadet ve taatım, hayatım ve ölümüm Âlemlerin Rabbi olan Allah içindir” duasını çevresindekilere duyururdu.
Ölümü
“Her nefis ölümü tadacaktır” hükmüne imtisalen son zamanlarda “ya rabbi artık emanetini al” duasında bulunan yöremizin değerli simalarından Hacı Nazım Kurşun 20 Aralık 2010 Pazartesi günü Hakkın rahmetine kavuştu.
Tam bir asrı aşan ömrüne neler sığmadı ki. Balkan savaşları, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, Dünya düzeninin bir kaç kere bozulup kurulması. Ama hiçbir şey onu kendi inancından, prensiplerinden ve hayata bakışından koparmadı. O, her şeyin geçici ve mutlak hayatın ölümden sonra başlayacağına olan inancı ile hep öğrendiği prensiplere sıkı sıkıya bağlı kalarak yaşadı ve nihayet ruhu, yüzyıldan fazla kullandığı vücudunu terk ederek gerçek diyarına göç etti. Son nefesine kadar bilincini yitirmeden hep Allah’ı anarak kendi yolculuğunu hazırladı.Allah rahmet eylesin…
Kaynak: Pusula61
NOT : Eksik yada baska bildikleriniz varsa lütfen bize iletmenizi rica ediyoruz.
GAGOŞİMZADE MEHMET EFENDİ
Kakoşimzade (veya Gagoşimzade) Hacı Muhammed Efendi olarak ta yöre ile ilgili birçok kaynakta büyük âlim olarak geçerse de hakkında biyografik bilgiler yoktur. Sadece bir kaynakta dip not olarak eski 1881 tarihli salnameye göre Of müftülerinden Mahmut Zühtü Efendi ile ilgili biyografik bilgiler verilirken onun babası yada amcasının Çaykara Şur (Şahinkaya) dan Koskoroğullarından meşhur alim Hacı Osman Efendi’nin, Gagoşimzade Mehmet Efendi’nin hocası Sürmeneli Hacı Hasan Efendi’nin hocası olduğu şeklinde bir ifade vardır.
Buradaki bilgiye göre Mehmet Efendi Çaykara Şerah (Uzungöl) köyünden olup devrin büyük âlimlerindendir[1]. Yine aynı kaynakta (s.457 de) eski Of müftülerinde Kadızade Hacı Salih Efendi’ye icazet verdiği yazılıdır. Bu büyük âlimin aktif görevde olduğu tahmini tarih 19. yüzyılın son zamanları olduğudur. Ancak yapılan araştırmalarda adı geçen âlimin Anaso’lu olduğu hakkında bilgilerde vardır. Öğrencileri arasında Gorgoraslı Zilik Hacı Numan Efendi ve Şurlu Mahnida Müslim Efendi gibi önemli âlimler de bulunmaktadır.
[1]Nasrullah Hacımüftüoğlu, Of-Çaykara Müftüleri, “Trabzon ve Çevresi Uluslar arası Tarih- Dil- Edebiyat Sempozyumu” 3-5 Mayıs 2001, C.1, s.465